Türk olmasında ne olursa olsun… Müslüman olmasında, Budist, putperest
veya komünist olsun diyerek, her zulme, her zehire, her modaya imkan verenler, bizim
meşhur devrim simsarlarıdır. Kültür emperyalizminin ve dolayısıyla her her
türlü sömürgecilerin kompradoru onlardır. Onlar; Lider kılıklı, bilgin yazar, sanatçı,
devrimci görünüşlü kafasızlar, devşirme ruhlular, ecnebi hayranları ve çoğu
diplomalı kara cahillerdir.
Bir adam düşünün, bu adam Türkiye de varılabilecek en yüksek
mevkilere ulaşmış, memleket kaderini, tek başına ve yıllarca iki dudağının
arasında tutmuş bulunsun. Bu adam yani İnönü
tarihine hangi cümlelerle saldırıyor görelim.
“En önemli meseleyi aşırı sağın teşvikinde görüyorum.
Dünyanın bugünkü ihtiyacı ortada iken bizdeki aşırı sağın BEŞ ASIR önceki ilimle yetinip devrin saldırı zihniyetini
bugünün bilimine, öğretimine ve bilim müesseselerine tatbik etmeğe çalışmasında
mahzur olmayacağını zannetmek, beş asır evvelki taassub, irtica, cehalet
ortamından medet ummak demektir.”(Kültür Emperyalizmi, Ahmet Kabaklı)
Dikkat buyurunuz iki veya üç asır demiyor. Kasten BEŞ ASIR
öncesine tecavüz ediliyor. Çünkü BEŞ ASIR öncesi, tarihimizde tıpatıp Fatih
Sultan Mehmed Han devridir. O devir ki ilim, irfan, nur ve aydınlık çağıdır. O
kadar ki bizim İstanbul’u almamızı 500 yıl sonra hala yedirememişler. Stefan
Zweig bile, Fatih Devrini
<< İnsanlık
tarihinde yıldızların parladığı anlardan saymıştır.>>
Kardeşlerim İstanbulun fethinin üzerinden 560 Yıl
geçti.Kuyruk acısı çekenler bu acılarını GEZİ OLAYLARINDA DA GÖSTERDİ.Unutmadık Kadıköy de duvara yazılan bu yazıyı. Dertleri
hükümet değildi.
Dostlar asıl büyük tehlike:
Kendi değerlerine hor bakan, dininden,vicdanından, dilinden,
sanatından, halkın geleneklerinden nefret eden kimseleri aydın diye başta
taşımaktır. Böyle yetişen gençler elbette ya komünist, sosyalist yahut da
siyonist <<dolarist>> olurlar. Korkacağımız şey, köksüzlük ve
renksizlik illetidir.
Kendi öz kitaplarından uzak yetişen, milli müzelerinde bir
turistten daha kaygısız ve bilgisiz dolaşan; Çanakkale Şehitlerini ziyaret için
bindiği gezide fuhuş ve kumar rezaleti çıkaran nesiller ( 18 Mart 1962 Kadeş
Rezaleti) işte bu köksüzlüğe dayalı kültür sömürgesi olmanın kurbanlarıdır.
Milli ruha sahip olmayan bir insanın ahlak şuuruna sahip
olmasıda imkansızdır.Vatan ve millet muhabbetinden mahrum yetişen; aile ocağı
gibi vatan sevgisinin de kıymetini bilmeyenler, her kötülüğü yapabilirler.
Kültür Emperyalizminin, bir milleti yere sermeye, yok etmeye
kadar götürebileceği unutulmamalıdır.
Arkadaşlar Türkiye’ye Noelin gelişi Kurban Bayramının
gelişinden daha çok belli olmaktadır. Nüfusun %99’u Müslüman bir diyarda nasıl
olur da gazetelerde, radyolarda, tv kanallarında Noelin gelişi Kurban
Bayramından daha çok belli olur? Ama oluyor…
Peki bu kültür emperyalizmine nasıl direneceğiz?
Direnme, ancak kültürle olur. Direnme, bir milletin
değerlerine bağlanmakla mümkün olur. Sokaklarda
bağırmakla olmaz. Birbirimizi kırmakla olmaz.
Bugünden karar verelim: Kültür emperyalizmine karşı
koyacağız!
Kendi kültürümüze, kendi örfümüze, dinimize ve dilimize
kendi tarihimize dönecek kendi derimizde dirileceğiz. Bunlarla YENİ TÜRKİYE’yi yapacağız muhterem
arkadaşlarım. Bunlarla ve ilim ışığı altında toplanıp YENİ TÜRKİYE’yi kuracağız. YENİ
TÜRKİYE manevi sömürgelikten kurtulup kendi şahsiyetini yaşayacak olan BÜYÜK TÜRKİYE’DİR.
*Ahmet Kabaklı Kültür Emperyalizmi
*Medyagundem.com